TÜRKİYE’NİN EKONOMİDE DENGELENMEYE , SANAYİDE İHRACATA ve DÜNYA İLE İYİ İLİŞKİLERE İHTİYACI VAR.

TÜRKİYE’NİN EKONOMİDE DENGELENMEYE , SANAYİDE İHRACATA ve DÜNYA İLE İYİ İLİŞKİLERE İHTİYACI VAR.

TÜRKİYE’NİN EKONOMİDE DENGELENMEYE , SANAYİDE İHRACATA ve DÜNYA İLE İYİ İLİŞKİLERE İHTİYACI VAR.

BUSİAD YÜKSEK DANIŞMA KURULU BİLDİRİSİ (11 Ekim 2018)

Dünya, son yılların en büyük ekonomik gerginliğini yaşıyor. 2015 sonunda ABD’nin faiz artırımı ile başlayan ve ticaret savaşlarıyla devam eden süreçte ne yazık ki Türkiye, alması gereken tedbirleri zamanında alamamış ve kırılgan bir yapıya sahip olduğunu ağustos ayındaki dolar silahına karşı durmakta zorlanmasıyla göstermiştir. Mevcut durum itibariyle küresel büyümenin eski gücünü koruyamayacağı, enerji ve emtia fiyatlarının yükselişe geçtiği ve dış finansman koşullarının daha fazla sıkılaşacağı bir dönemin eşiğindeyiz.

Yaşanan gelişmeler, ABD’nin dünya politikalarında Türkiye’ye karşı olumsuz tavrının bir yansıması olmakla birlikte, bunun bir ekonomik alt metni de vardır. 2015 yılı sonunda başlayan ABD’nin faiz yükseltme kararının ardından dünyada likiditenin bol ve borçlanma imkânlarının geniş olduğu zamanlar geride kalmıştır. Böylesi bir durumda sermaye birikimi sorunu yaşayan, uzun yıllardır cari açıkla mücadeleyi bir türlü başaramayan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin, dolar cinsinden paraya ulaşması zorlaşmış ve paranın maliyeti de doğal olarak artmıştır.

Kriz çanlarının verdiği uyarılara karşı iktisat politikası önlemlerinin zamanında alınmaması ve ABD’nin dostça olmayan tavırlarının da etkisiyle, kırılgan Türkiye ekonomisi zor bir döneme girmiştir. İktidarın gecikmeli de olsa aldığı önlemler şimdilik bir direnme noktası yakalasa da gelecek yıl ve sonrasında dünya ekonomisinde yaşanacak daralmanın da vuracağı ülkelerin başında yine Türkiye gelmektedir. Yüksek enflasyon, kronik cari açık sorunu, kurumsal tahribatlar, ekonomik güvenin azalması ve artan belirsizlik Türkiye ekonomisinin öngörülebilirliğini azaltmaktadır. İhracatının önemli bir bölümünü AB ülkelerine yapan Türkiye’nin, burada gelecek yıldan itibaren başlayacak, ardından ABD ve Çin’de de devam edeceği sanılan daralmaya karşı, elindeki ihracat silahının da ateş gücü zayıflayacaktır.

Yeni Ekonomik Programın yanında bulunduğumuzu açıklamıştık. Ancak durumun ciddiyeti, artık bu işin sadece iktidarla ilgili olmadığı, toplumun tüm kesimlerinin, aynı gemideyiz bilinciyle hareket etmesi gerçeği de ortadadır. Hal böyle iken, alınan kararlar doğru olmakla birlikte kararların nasıl uygulanacağı ile ilgili takvimlendirme ve politika aksiyonlarına yer verilmediği görülmektedir. O halde dünyadaki değişen dengeler göz önüne alınarak yeni bir anlayışa ihtiyaç olduğu açıktır.

İşte böylesi bir durumda başta ülke yöneticileri olmak üzere tüm kesimlerin yaşanacak daralmaya karşı şimdiden  önlemlerini alması şarttır.

ABD ile gerilen ilişkilere karşın AB ile yeni bir anlayış yakalanma ihtimali doğmuştur. Başta Almanya olmak üzere bu ülkelerle ticari ilişkilerin güçlendirilmesi gerçeği ortadadır.

Bizler, bu ülkenin üretici kesimleri olarak, bu sıkıntılı durumdan  tasarruf, üretim ve ihracat artışı ile birlikte ,özgürlükler, hukuk, yönetim sistemi ve  uzun vadede de bunları başaracak insan gücünü öne çıkaracak eğitim politikaları ile çıkacağımıza inanıyoruz.

Saygılarımızla.

BUSİAD Yüksek Danışma Kurulu