Dijitalde markalaşmanın ve girişimciliğin kodları BUSİAD’da yazıldı.

Dijitalde markalaşmanın ve girişimciliğin kodları BUSİAD’da yazıldı.

Dijitalde markalaşmanın ve girişimciliğin kodları BUSİAD’da yazıldı.

  “Gençler Soruyor Girişimciler Yanıtlıyor” söyleşileri kapsamında Genç Liderler ve Girişimciler Derneği (JCI) Bursa Şubesi ve BUSİAD iş birliği ile organize edilen “Dijital ve Girişimci Dünyada Markalaşmak” konulu söyleşi, BUSİAD Evinde gerçekleştirildi. Marka Danışmanı Güven Borça ve Bursalı girişimci - melek yatırımcı Hasan Aslanoba’nın konuşmacı olduğu programda; markalaşma, klasik ekonomi modelinden dijital dünyanın şekillendirdiği yeni nesil ekonomi modeline geçiş ve bu süreçte girişimcilerin dikkat etmesi gerekenler ele alındı.

  Söyleşinin açılışında konuşan Genç Liderler ve Girişimciler Derneği (JCI) Bursa Şubesi Başkanı İrem Güloğulları, gençlerin gelecek adına en çok konuştukları konuların girişimcilik ve dijital dünya olduğunu belirterek, dijital bir dünyanın içinde olduklarını ve her yaptıklarının ve her düşündüklerinin dijital dünyanın bir konusu olduğunu ifade etti. Söz konusu söyleşi ile dijitalleşen dünyada girişimciliği ve markalaşmayı konuşmak istediklerini dile getiren Güloğulları, “Dijital girişimcilikte gelecek var. Girişimlerimizi hayata geçirdikten sonra markalaşmak ve sürdürülebilir kılmak da son derece önemli. Her iki konuyla ilgili değerli görüşlerini bizlerle paylaşacak olan konuşmacılarımıza ve bu etkinliğe ev sahipliği yapan BUSİAD’a teşekkür etmek istiyorum” diye konuştu.

“Türkiye’nin ekonomik karar vericileri inovasyon tiyatrosu oynuyor”

  Güloğulları’nın açılış konuşmasının ardından Marka Danışmanı Güven Borça ve Bursalı girişimci ve melek yatırımcı Hasan Aslanoba’nın konuşmacı olduğu söyleşiye geçildi. “Gelecek Dijitalde ve Girişimcilikte” isimli bir sunum yapan Hasan Aslanoba, 2010’lu yıllarda Türkiye’de bir şeylerin değişmeye başladığını ve dijital devrimle internet devriminin ilk izlerinin hissedilmeye başlandığını belirtti. Söz konusu dalgayı yakalamak ve bu dalganın içinde var olmak istediğini ayrıca 23 yıldır sürdürdüğü işinden de sıkıldığı için bir arayış içinde olduğunu ifade eden Aslanoba, 2012 yılı haziran ayında mevcut işinden ayrılarak teknoloji dünyasına adım attığını kaydetti. 2013 yılından başlamak üzere 2014 ve 2015’de Türkiye’de pazar derinliği olmaması nedeniyle melek yatırımcılığa damga vurduğuna değinen Aslanoba, “Türkiye’de o 3 yıl içinde start up’lara 160 milyon dolar gibi bir yatırım yapıldı. Bunun yüzde 38’ini tek başıma karşıladım. Bugün toplam 90 farklı şirkete 80 milyon dolara yakın yatırım yapmış durumdayım. Bu beni açık ara Türkiye’deki en büyük melek yatırımcı konumuna getiriyor ancak Türkiye’nin şartları beni öne çıkardı. Dünya çapında 200 - 300 yatırım yapan melek yatırımcılar da var ve onlar dünya çapındaki tüm iş fırsatlarını kovalıyorlar” diye konuştu. Aslanoba, eski tip ekonomi modelinden çıkarak daha çok teknoloji odaklı projelere yatırım yaptığının altını çizerek, geleceği teknolojide gördüğüne vurgu yaptı. Aslanoba şöyle devam etti: “Gelecekte teknoloji devi ve start up firmalarının yanı sıra katma değeri daha düşük olan kas gücü firmaları da var olmaya devam edecek. Varlıkları da son derece fazla olacak olan bu firmaların müşterileri arasında bu teknoloji firmaları görev yapacak. Start up firmaları çok farklı ve çok dinamikler ve bu firmaların ortasında data var. Bu firmalar ne kadar yalın olurlarsa o kadar başarılı olurlar. Start up’lar çoğu zaman bir şeyi icat etmiyor, var olan teknolojiyi kullanıyorlar. Fikirlerin değeri sadece 1 dolar. Önemli olan o iş fikrini hayata geçirebilmek ve ölçeklendirebilmek. Büyük bir pazarda büyük bir soruna çözüm getirmeleri gerek. Kullanıcı deneyimi çok önemli. Kullanıcı deneyimi iyi ise iyi bir marka haline geliyorsunuz. Günümüzde Türkiye’de dijital ekonomi yanlış anlaşıldığı için cehaletin kabulü yok ve bu en büyük sorun. Bu oyunun eski ekonomi oyunu olduğu sanılıyor. Bu bilinen bir oyun değil dinamikleri farklı. Türkiye’nin ekonomik karar vericileri, inovasyon tiyatrosu oynuyor ve kendilerini kandırıyorlar. Büyük holdinglerin yapmaları gereken tek şey, kurumsal girişim sermaye fonları oluşturarak start up’lara yatırım yapmak. Kurumlar dönüşmez, insanlar dönüşür. Türkiye’nin kendine  has şartları var ve buraya özel yatırımcı gelmiyor. Türkiye bir yetenek merkezi olabilir. Yetenekleri çekebilmemiz ve onları sermaye ile buluşturmamız lazım. Tekno vadiler, teknoparklar kurarak gelişim olacak sanılıyor. Bu eski tip ekonomi modeline uygun. Eskiden firmaların yan yana olmaları bir sinerji sağlıyordu. Artık her bir yazılım firması dünyanın bir tarafında.”

“Kurumsal ezberlerin sonunu yaşıyoruz”

  “Girişimlerde ve Dijital Sektörde Markalaşma” isimli bir sunum yapan Güven Borça da, marka kavramının dünü ve geleceği ile ilgili değerli bilgiler paylaştı. Markalaşma anlamında Bursa’da önemli bir kültürel alt yapı olduğuna işaret eden Borça, “Bursa ulusal marka çıkarmış az sayıda illerimizden biri ancak dijitalleşme konusu kaçınılmaz. Dijitalleşme hayatımızı son derece değiştirecek ve bu değişimin hızı son derece yıkıcı. Markalaşma yolunda fikirleri koruma altına almamız şart. Bu da tescilleme ile başlar. Tek kanallı dönemde bir reklam kuşağında yer aldığınızda herkes sizi tanırdı ve böylesi yoğun bir rekabet yoktu. Birkaç markette yerinizi aldığınızda marka olurdunuz. Artık devir değişti ve süreçler çok karmaşıklaştı. Değişen onca şeye rağmen günümüzde marka hala önemini koruyor ve katma değere işaret ediyor” diye konuştu. Borça sözlerini şöyle sürdürdü: “Gelinen noktada kurumsal ezberlerin sonunu yaşıyoruz. O açıdan Türk girişimcisi için yeni alanlarda yeni fırsatlar söz konusu. Her üründe yeni fırsatlar gündeme gelebilir. Sadece yeni bir bakış açısı gerekiyor. Onu da start up firmaları yeterince sağlıyor. Doğru bir yönlendirme ile Türkiye’den güzel işler çıkacağına inanıyorum. Ama Türkiye’de destek mekanizması göremiyorum. Uzun soluklu yeni teşvik mekanizmalarına ihtiyaç var. Umut veren projeler daha iyi desteklenirse daha iyi sonuç alınır. Günümüzde marka şehir kavramı var örneğin ve biz bu kavramı 30 yıldır duyuyoruz. Bu kavramı hala yeterince vurgulayabilmiş değiliz. İnovasyon adına yapılanların çoğu da şovdan öteye geçemiyor. Türk girişimcisi görmediği şeye yatırım yapma konusunda hala çok tutucu.”  Konuşmaların ardından soru cevap bölümüne geçildi ve konuşmacılara plaketleri takdim edildi.